Monday, November 28, 2011

Gülşah's story on Pharyngula!

*Türkçesini metnin altında bulabilirsiniz.



You might remember the atheist contest we had on September. We published the essays of the winners (and of two guest authors as well) in Turkish. We sent the story of Gülşah, one of the winners of the contest, to PZ Myers' blog Pharyngula, where he started to publish testimonials with the subject "How I became an atheist". And it was published today. You can follow the link here to read her story.


PZ Myers is a professor of biology in the University of Minnesota, and his blog is one of the most visited and most prestigious blogs among skeptics all around the world. We celebrate Gülşah once more for coming out and telling her story to the world, and strongly encourage you to respond to PZ's call and send your stories.

And, last but not least, we thank a lot to PZ Myers for publishing this story and for providing the opportunity for all of us to share each others' experiences.




Gülşah'ın yazısı Pharyngula'da!



Hepiniz hatırlayacaksınız, geçtiğimiz ay sonuçlandırdığımız ateist yarışmamızınbirincilerini (ve konuk yazıları) sizlerle yine burdan paylaşmıştık. Bu yazılardan Gülşah'ın yazısını PZ Myers'ın Pharyngula isimli blogunda bugünlerde yayınlamakta olduğu "Neden ateistim?" serilerinde yer alması için gönderdik. Yazı bugün yayınlandı, şu bağlantıdan okuyabilirsiniz.



University of Minnesota'da biyoloji profesörü olan PZ Myers'ın blogu dünya genelinde skeptik camianın en çok ziyaret ettiği bloglardan. Gülşah'ı saklandığı yerden ortaya çıktığı ve hikayesini tüm dünyayla paylaştığı için bir kez daha tebrik ediyor, sizleri de PZ'nin çağrısına kulak vermeye, kendi yazılarınızı yollamaya davet ediyoruz.

Tabi yazıyı yayınlayan PZ Myers'a da teşekkür ediyoruz! 






Tuesday, November 22, 2011

Ateistlerden ateistlere gündelik yaşama dair ipuçları – v.1


Bu kısa metinle, ateistler olarak, baskıcı dindar tutumlarla nasıl başa çıkabileceğimize ve ateist duruşumuzu farklı bağlamlarda nasıl uygulayabileceğimize dair gözlem ve hatırlatmalardan oluşan (daima eksik kalacak) bir liste amaçlıyoruz.

  1. Ateist tutum

  • Bu listenin nasıl başlayacağı bariz herhalde: Saklandığınız yerden çıkıp sesinizi yükseltin. Dünyanın yaklaşık 6000 yaşında olduğuna inanan insanların okullar kurduğu ve doğal afetlerin toplumsal ahlaksızlık sebebiyle gerçekleştiğini iddia eden insanların bulunduğu bir dünyada; sesimizi yükseltmek için her türlü hakka sahibiz. İşin doğrusu, saklandığımız yerden çıkıp sesimizi yükseltmek, sorumluluğumuz.

  • Bilimsel kalın! Eleştirel kalın! Dine yönelik eleştirel tutumu; ırkçılık, milliyetçilik, cinsiyetçilik gibi başka toplumsal “değer”lere karşı da elden bırakmayın. Karşılaştığınız her yargı için, daima, geçerli bir akıl yürütme ve kanıt olup olmadığını kontrol edin – ve tabii kanıtları sorgulamayı da es geçmeyin.

  • Şüpheciliği elden bırakmayın. Okuyun, yazın, izleyin, dinleyin. Bilmediğiniz şeyleri alenen beyan edin ve bilenlere danışın. Bilmediğiniz ve merak ettiğiniz şeylerin bir listesini tutmak işe yarayabilir – bende yaramıştı!

  1. Dinle karşılaşma

  • Kendinize güvenin. Şeriatçılarla bile tartışmaktan kaçınmayın. Karşınızdaki kişi tartışmayı bloke edecek yöntemler kullanıyorsa, bunları yakalayın ve işaret edin. Zaman kaybettiren tartışmalardan kaçınmak için kısa yollar bulun.1 Ama sakın “nonteist”liğe sığınmayın. Yani, herkesin kendi inancıyla memnun kalacağı bir orta yol önermeyin. Bizler haklıyız. Hemen hemen tüm tanrılar2, yoklar.

  • Daima hangi tanrıdan bahsettiğinizi açıkça belirtin. Ve daima karşınızdaki kişiden de bunu talep edin. Asla aklımızdan çıkarmamamız gereken şeylerden biri de, hali hazırda dünyada 4200 aktif din olduğu (ve bunlardan bazılarında birden fazla tanrı var).

  • Sakın tanrıların varlığı ile var olma ihtimalleri arasındaki farkı göz ardı etmeyin. Tabii ki bazı tanrıların var olması prensipte mümkün (yani, onların var oldukları bir durum hayal etmek imkansız değil). Ancak aslolan şu ki, varlıkları için hiçbir kanıt bulunmuyor.

  • Ilımlı dindarlığın, genellikle iddia edildiği kadar sorunsuz olmadığını aklınızdan çıkarmayın. Ilımlı ya da “ılımsız”, dindarlık eleştirel metoda aykırı. Dokunulmaz alanlar, bir kez kabul edildiler mi, şüpheciliğin ve sorgulamaların hata düzeltme mekanizmalarının dışında kalırlar. Ilımlı dindarlık sadece şeriatçılığa cesaret verdiği için değil, eleştiriye kapalı düşünme biçimine yol verdiği için de tehlikeli.3

  • Dindar insanların ateistlere karşı olduğunun, oysa biz ateistlerin dinlere karşı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu anlamıyla, radikal laikler (bununla, kurumsal dinlere karşı çıkan inançlı kişileri kast ediyorum) gerçek dünyada ateisttirler. Felsefi keyif dışında, radikal laik kişilerin şahsi hayatlarında ne gibi tuhaf şeylere inandıklarına çok da kafayı takmayın.

  • Ateizmin kayda değer bir politik tutum olmadığı (ve dolayısıyla bunu dillendirmenin anlamsız olduğu) yönünde eleştirilerle karşılaşabilirsiniz. Bu eleştirilerin sizi apolitize etmesine izin vermeyin. Ateizm, “inanç/sızlık/lardan bir inanç” değildir; ateizm, inanmamayı tercih etmekten ibaret değildir. Tanrıların bizzat kendilerine karşı değil, gerçek dünyadaki karşılıklarına, yani dini temel alan ekonomik, politik, cinsel ve sosyal iktidar ilişkilerine karşı mücadele ettiğimizi daima akılda tutun. Din politiktir, antitezi de öyle. Dahası; inanmanın dayatıldığı, inanmayanların baskı ve şiddet gördüğü bir ortamda, ateizm gayet değerli bir politik tutumdur.*

  1. Türkiye ateistlerine özgü gözlemler4

  • Bir kurum olarak dini veya dini kurumları, peygamberleri, azizleri, sembolleri vb eleştirdiğinizde veya bunlarla ilgili ironi yaptığınızda, hemen, insanların değerlerine saygı göstermemek, hatta bazen nefret suçu işlemekle itham edileceksiniz. Oltaya gelmeyin! Yaptığınız tam olarak neyin saygısızlık olduğunu, değerleri nasıl incitebileceğinizi, bu yaptığınız tam olarak hangi gruba karşı potansiyel bir aşağılama veya tehdit içerdiğini tekrar tekrar sorun.

  • Türkiye'de İslam, toplumun tüm diğer batıl değerleriyle örtüşmesi adına, yer yer mevcut teolojinin de gerisine düşecek şekilde yorumlanagelmiş. Bu da, gündelik yaşamda gayet mitolojik bir allahla karşılaşmamızla sonuçlanıyor.
    Mesela Doğu Anadolu'da “ilahi adalet” adına insanların “belalarını vermek” için depreme sebep oluyor. “Nazardan saklıyor”; yeri geldiğinde “akıl fikir veriyor”; uyurken “rahatlık veriyor”; muhabbet sırasında, bilinçaltımızdaki lafları “söyletiyor”; bazılarımız için “şahit oluyor”; hatta eğer sokak dilencilerine para verirsek, “gönlümüze göre veriyor”. Uzun lafın kısası; gündelik yaşama son derece müdahil, her an toplumla birlikte yaşayan bir varlık tarif ediliyor Türkiye'de. Bir bakıma, (sosyolojik olarak) Antik Yunan tanrılarından ayırt etmek imkansızlaşıyor.
    Bu esneklik sebebiyle Türkiye'de din, her şeyin sebebi ve her şeyin sonucu olarak yorumlanabiliyor. Bunun ne kadar ürkütücü olduğu bir yana, bu gözlemin bizzat kendisi bile tartışmalarda farkında olunması gereken bir detay olarak dikkat çekiyor.


1  Sıklıkla yapılan bazı mantık hataları için şu bağlantıya göz atmak isteyebilirsiniz. Antrenman olması bakımından, Eğer Tanrı Bir Araba Olsaydı başlıklı videodaki tartışmayı inceleyebilirsiniz.
2  “Hemen hemen tüm” derken tam olarak ne kast edildiğini anlamak için İngilizce Wikipedia'daki şu maddeye bakabilir, ya da civarınızdaki bir matematikçiye danışabilirsiniz.
3  Bu fikirde, Greta Christina'nın kısa bir makalesinden esinlenilmiştir.
4  Bu kısım, metnin İngilizce versiyonunda yer almıyor.



How to live like an atheist – v.1



This short note is meant to be an (always) incomplete list of remarks and observations on how we atheists can deal with oppressive religious situations and how we atheists may apply our atheistic stance in different contexts.

  1. Atheist attitude

  • The obvious initial remark is to come out and speak out. In a world where people believing that world is some 6000 years old are founding schools, in a world where people say an earthquake is the punishment of god to sinners; we have all the rights to speak out. As a matter of fact, we have the responsibility to come out and speak out.

  • Keep scientific. Keep critical. Do not give away your critical attitude towards religion when it comes to other social “values” such as racism, nationalism and sexism. Always look for sound reasoning and evidence - and don't forget to question the evidence.

  • Keep skeptic. Read, write, watch, listen. Be proud of not knowing. Openly declare things you don't know, and consult people who know about it. I used to make list of things I don't know and am curious about. I even sent those questions to some friends for reading suggestions.

  1. Religious confrontation

  • Keep confident. Do not retreat in discussions even with fundamentalists. If your opponent uses argument-blockers, spot and highlight them. Find shortcuts to eliminate time wasting discussions.1 But never chicken out “non-theistically”. That is, never propose an intermediary agreement where everyone is supposed to be happy with whatever she/he believes in. We are correct. Almost all2 the gods do not exist.

  • Always specify which god you are referring to. And always ask for specification. Never forget that there are more than 4200 active religions in the world today, some with more than one god.

  • Do not miss the difference between the possibility of some gods, and their existence. Of course their existence is in principle possible (that is, we can imagine a situation that they sort of exist). The point is, there is simply no sound evidence for their existence.

  • Keep in mind that mild religiosity is not as unproblematic as people usually claim. It is against critical method. Untouchable zones, once granted, are out of the error-correcting mechanisms of skepticism and questioning. Mild religiosity is not only problematic because it gives way to fundamentalism, but also simply because it gives way to uncritical thinking.3

  • It must be highlighted that religious people are against atheists whereas we atheists are against religions. In that sense, radical secularists, by which I mean believers who are against the institutionalization of religion, are practically atheists. Unless for philosophical joy, do not bother about what kind of ridicule they believe in in their personal lives.

  • You might encounter criticisms arguing that atheism is not a significant political attitude (and therefore that it's not worth to speak out). Do not let them depoliticize you. Atheism is not “just another belief”; atheism is much more than “choosing not to believe.” Always keep in mind that our struggle is not against gods in person, but against the economic, political, gender and social exploitations with reference to religious doctrines. Religion is political, so is its anti-thesis. Moreover; given the oppression and violence the nonbelievers are subjected to, atheism is indeed a very precious political attitude.* 

1 Here are more than 600 “proofs” of god's existence, in case you needed one. And here are some of the common fallacies for you to spot them easily in debates. As a training, you can study the arguments of theists in this lovely video.
2 For a rigorous definition of “almost all” have a look at this Wikipedia entry.
3 This idea is due to a short essay of Greta Christina.



Friday, November 18, 2011

İfade Özgürlüğü ve Tanrılar


Türkiye'den ...

Geçtiğimiz hafta; bir Ekşi Sözlük yazarına, “din saçmalığı” başlıklı entrideki yorumlarında “dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 9 aydan 1,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmasıyla, tuhaf tartışmalara tanıklık ettik. Savcılığın gerekçesi, yazarın “İslam dinine inananların ibadetlerini, kâinatı Allah’ın yarattığına ilişkin inançlarını aşağıladığı” yönünde. İşin ilginci, Ekşi Sözlük'te “ekşisözlük'te dine hakarete 1.5 yıl” başlıklı entride; toplumun yüzde bilmem kaçının Müslüman olduğu argümanıyla, daha hassas olunması gerektiği yönünde yorumlar mevcut. Diğer yandan, “fikir özgürlüğü suçsa bu suça ortağız” adıyla bir dayanışma platformu oluşturuldu.

Öncelikle; eğer Türkiye toplumunun temel değerlerinden biri kölelik olsaydı, biz yine de köleliğin saçmasapan olduğunu beyan etmekten geri durmayacaktık. Hatta asıl o zaman bunu söylemeyi görevimiz addedecektik. Toplumun büyük çoğunluğunun bir şeyleri doğru bulması, maalesef hiçbir şey ispat etmiyor.

Öte yandan; Türkiye'de düşünce, ifade ve basın özgürlüğü vardır. Şu anda hapisteki 71 gazetecinin kaçı Zaman gazetesinde çalışıyor? Kaçı Yeni Şafak, ya da ne bileyim, Star gazetesinde çalışıyor? Türkiye'de ifade özgürlüğü vardır ve hatta sınırsızdır. Ama aynı zamanda, ifade özgürlüğünün özel mülkiyeti vardır.1 Tayyip Erdoğan'ın oldukça geniş bir ifade özgürlüğü var, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in görüşleri hiçbir baskıya maruz kalmıyor.

Dolayısıyla biz, ifade özgürlüğünün özel mülkiyetinin de ilga edilmesi için uğraşıyoruz. Ve ne güzel ki, ne yapsalar, ne etseler, bitmiyoruz, tükenmiyoruz, yılmıyoruz.

... ABD'ye

Bu sırada Amerika Birleşik Devletleri Kongresi; devlete, “telif hakkı ihlali şüphesi duyulan” herhangi bir internet sitesini kapatma yetkisi verecek yeni bir yasayı tartışıyor. Birçok paylaşım sitesinin ana dağıtıcılarının ABD'de olduğu göz önünde bulundurulursa yasanın Youtube'dan Wikileaks'e uzanan sansür gücü daha net görülüyor.

Sırf allah/tanrı yerine parayı koydular diye, sırf bu yeni seküler tanrının varlığını ispat edebiliyorlar diye ve sırf onlar bu yeni tanrının her şeye kadir olduğunu iddia ediyorlar diye; şirketlerin bizim de paraya tapmamızı beklemelerini son derece sürrealist buluyoruz. Dört bin küsür tanrıyı reddetmiş ateistler olarak, bir adımcık öteye gidip paranın saltanatına karşı ses çıkarmaktan imtina etmeyeceğiz. Canlıların genlerini patentlediklerinde nasıl karşı duruyorsak, bu son moda sansür yöntemlerine de sesimizi yükselteceğiz.


1 Karl Marx, On Freedom of the Press. “It is not a question whether freedom of the press ought to exist, for it always exists. The question is whether freedom of the press is a privilege of particular individuals or whether it is a privilege of the human mind. ”



Thursday, November 17, 2011

Dokuz Yaşında Bir Şüpheci ile Röportaj

9 yaşındaki Mason Crumpacker ile yapılan bu röportaj geçtiğimiz hafta Dallas News’te yayınlandı. Mason’un, Texas Freethought toplantıları esnasında New Atheism hareketinin öncülerinden yazar Christopher Hitchens’tan kendisine kitap tavsiyesinde bulunmasını istemesi ilgi çekmiş, birçok blogger postlarında Mason’u konu edinmişti. Dallas News’in Mason’la yaptığı röportajı, Why Evolution Is True bloğunda yayınlanan Interview with a 9-year Old Skeptic başlığından çevirerek aktarıyoruz.



Hürdüşünen, agnostik ve ateist arasındaki fark nedir?

Agnostikler, [Tanrı’nın varlığı hakkında] asla emin olamayacaklarını, bunun ispatlanamaz bir şey olduğunu söyleyenlerdir. Ve haklılardır da. Ateistler de aynısını söyler, ama onlar muhtemelen bunun (çn. Tanrı’nın var olup olmadığı hakkındaki şüphelerinin) sonunu ‘hayır’ olarak getireceklerdir. Hürdüşünen ise dine bağlı kalmadan düşünen insandır.

Hürdüşünen Tanrı’ya mı inanmaz, yoksa inanmadığı sadece din midir?

Hürdüşünmek dine inanmadığın anlamına gelir, ama bu illa ki Tanrı’ya inanmıyorsun demek değildir. Ben dine gerçekten de inanmıyorum. Din çocuklara çok kötü davranıyor.

Mesela nasıl?

Biz ateist toplantıya gittiğimizde, orada bir adam 15 yaşında beyin tümörlü bir kızdan bahsetmişti. Annesi modern bilime inanmadığı için, tümörü kızdan almamışlar, o yüzden de kız ölmüş. Annesi Tanrı’nın tümörü iyileştireceğine inanmış sadece.

Neden bir ateist toplantıya gitmeye karar verdin?

Farklı hürdüşünenlerle tanışmanın ve onların dünya hakkında ne düşündüklerini görmenin ilginç olacağını düşündüm. Sadece zihinsel merakımın peşinden gitmek istedim.

Eğer birisi seni bir Hristiyan, Budist veya Hari Krişna toplantıya davet etseydi, gider miydin?

Muhtemelen... [Bunu] farklı inanışlarda tecrübe etmek isterdim. Neye inanıyorlar ve bu mantıklı mı değil mi görmek isterdim.

İnsanların iyiyi kötüden ayırt etmelerinde dinin rolünün ne olduğunu düşünüyorsun?

Dinin, çocuklarını terbiye etmenin bir yolu olduğunu düşünüyorum. Onlar için dünya din olmadan bir şekilde korkutucu çünkü ne olup biteceği hakkında fikirleri yok.

Bir din nasıl mantıklı/akla uygun olur?
Eğer biri [bir dini inanışı] sorgular ve basitçe ‘bunun doğru olduğunu nasıl biliyorsun?’ diye sorarsa, rahip ona ‘Çünkü bu İncil’de var, değil mi?’ der. Her şey İncil’in etrafında döner. Bazı insanlar ‘Eğer İncil’de yazıyorsa doğrudur, tamamen doğrudur’ diye inanıyorlar. Eğer ben bir şeye inanmaya karar veriyorsam, daha başka kanıtları olmalı.
Din olmadan çocuklar iyiyi kötüden nasıl ayırırlar?
Şahsen bence onlara bu yolda aileleri rehberlik edebilir. Ki eğer aileleri doğru yetiştirilmişse, çocuklar açık zihinli olabilir, eğlenebilir ve güvende olabilirler.
Dini açıdan oldukça muhafazakar bir yer olan Teksas’ta yaşadığını düşünürsek, seninle Christopher Hitchens arasında geçenleri insanların bloglarında yazması seni korkuttu mu?
Biraz korkutucu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazı insanlar din yüzünden fena halde incitilebiliyorlar. ABD’de bir sürü ateistin başına geldi bu, bu çok açık. Sözlü ve fiziksel olarak.
Neden Hitchens’e bir soru sormanın önemli olduğuna karar verdin?
Çünkü farkettim ki Hitchens çok akıllı bir adam ve ölmek üzere. Onun dünya hakkındaki bilgisi boşa gitmemeli ve birisi onun başlattığı şeyi devam ettirmeli diye düşündüm.
Ölünce nereye gidecek peki?
Hiçbir yere.
Hitchens soruna umduğun şekilde cevap verdi mi?
Evet. Bana karşı çok dürüst ve çok ama çok kibardı. Bence bütün yetişkinler çocukları yanıtlarken onlara karşı dürüst olmalı ve onları ciddiye almalı. Çocuklar da insan. Özellikle yetişkinlerin bir şeyi benim için basite indirgemelerinden nefret ediyorum.
Sana bir yetişkin gibi davranılmasını mı tercih edersin?
Bunun iyi mi kötü mü bir şey olduğuna emin değilim. Ciddiye alınmayı seviyorum, ama yetişkin olmaya hazır değilim. Vergi vermek istemiyorum, aslında bunu hiç istemedim.
Peki sen şimdi ateist misin, agnostik mi, hürdüşünen mi?
Henüz inancıma karar verdiğimi söyleyemem. Etrafımı gözlemleyeceğim ve özellikle hoşuma giden bir din var mı diye bakınacağım. Ama eğer hür düşünen olmaya karar verirsem, büyük olasılıkla öyle olacakmış gibi ya… Sadece mantıklı bir şey ifade etmesini istiyorum.
Hitchens’in söyledikleri ya da yazdıklarında hemfikir olmadığın şeyler var mı?
Hitchens’ı okumadım. Henüz 9 yaşındayım.
Eskiden bir Hristiyan okuluna gidiyormuşsun. Oradaki dersler hakkında ne düşünüyorsun?
Montessori eğitimi٭ yapan bir Hristiyan okuluydu. Aslına bakarsanız tüm yapılan kuleler, parlak aynalar inşa etmek ve kahvaltılık gevrek yemekti. Tanrı ve İsa, gökkuşağı ve sevimli tavşanlar hakkında şarkılar söylerdik. Tavşanları o kadar dert ettiğim yoktu.
Bir dinin mantıklı olmasını beklediğini söylemiştin. Hiç İncil’in öğretilerini inceleyip, kendi kriterlerinle değerlendirmeyi denedin mi, mantıklı geliyorlar mı?
Bence bir şeyleri sorgulamak çok iyi bir şey, yetişkinler de bütün yaşlardaki çocuklar da inandıklarını sorgulamalı... Şahsen ben Adem ile Havva’nın hikayesini gerçekten saçma buluyorum. Cennet Bahçesi diye bir şey olduğunun kanıtı nerde? Tanrı’nın kadın ve erkeği yaratıp, meyvelerini yemekten men ettiği bir hikmet ağacı verdiğinin kanıtı ne? Bu bir çocuğa ‘tezgâhtaki kurabiyeleri yeme!’ demek gibi bir şey. Bunu yapacağını biliyorsun, o kurabiyeyi yiyecek.
Eğer insanlar bu röportajı okuyup sana yanıldığını söylerlerse, onlara nasıl cevap verirsin?
O insanlar kendi inançlarının takipçisi. Budistlerin bir Buda’nın olduğuna inanması gibi, Hristiyanlar da bir Mesih’in olduğuna inanmaya meyilli. Pastafaryanlar da bir Uçan Spagetti Canavarı olduğunu düşünmekte serbestler. Ben bir pastafaryanım.
Burada olmamızın sebebi ne sence? Buraya nasıl ulaştık?
Evrimle. Çok küçük mikroskobik hücrelerden evrildik. Onlar daha büyük hücreleri oluşturdu, bu da ilk balığı ortaya çıkardı, o yavaşça sürüngene evrildi, sürüngenlerden de dinozorlar oluştu. Sonra bir nevi her şey yeniden başladı ama bu sefer ilk memeliyi oluşturmak üzere farklı bir yol aldı. O da Australopithecus afarensis dediğimiz şempanze benzeri canlı haline geldi. O yavaşça evrilerek Homo habilis oldu, o da evrilerek Homo erectus. Neanderthaller ve Cro-Magnon insanlar bugünkü halimize gelen yolu açtılar. (Bu noktada ailesine dönüyor: ‘İyi gittim mi?’ Ve her şeyi Fransızca’ya çeviriyor.)
Bunlar, yetişkinlerin zihninde büyük yer kaplayan sorular. İnsanlar şunu bilmek isteyebilir: Neden 9 yaş düşünceleriyle meşgul değilsin? Neden sadece çocukluğun tadını çıkarmıyorsun?
Tadını çıkarıyorum. Bununla ilgili biraz şaşırmış durumdayım. Bence inançları sorgulamak 9 yaşındaki biri için faydalı bir şey, çünkü 9 yaşındakilerin çoğu yuvadan uçma yolunu yarılamışlardır. Bu, bir şeyleri, inançları sorgulamaya başlamak ve dünya hakkında çok şey bilen iyi insanlar olmak için iyi bir zaman.
Peki inançlarını sorgulamadığın zamanlarda, eğlenmek için neler yapıyorsun?
Şarkı söylemeyi severim, dans dersleri alıyorum, kitap okumayı da severim. Yüzmekten ve paten kaymaktan da hoşlanıyorum.
Neler okumaktan hoşlanıyorsun? Hitchens’a sorduğun soru kitaplar hakkındaydı...
Harry Potter serisinin yedinci kitabındayım. Phillip Pullman’ın The Golden Compass serisini de seviyorum, ki bu seri aslında Aslan, Cadı ve Dolap kitabına cevaben yazılmış gibi.
O kitabı seviyor musun?

Evet, tüm dini metaforlara rağmen, gerçekten de iyi bir hikâye... Aslan’ın kendisini taş masa üzerinde kurban etmesi, İsa’nın çarmıha gerilmesine benziyor. Robert Graves’in yazdığı Yunan mitlerini seviyorum. Meg Cabot’un ‘Ali Finkel’in Kızlar İçin Kuralları’nı da seviyorum. Bu kitap Ali Finkel adında 9 yaşında bir kız hakkında. Bu kız bir hamle yapmak istiyor ama en yakın arkadaşı buna tamamen karşı ve onu engellemeye çalışıyor. Kız da bazı kurallar koyuyor. Kitap bir bakıma hayatta kalmak ile ilgili.

İnsanların kurallara mı ihtiyacı vardır?

Evet.

Bazıları dinin sadece bir kurallar bütünü olduğunu iddia eder?

Bana daha çok tapınmakmış gibi geliyor.

Öyle elbette ama aynı zamanda bir kurallar bütünü de. Mesela Yahudiler kabukluları ya da çift tırnaklıları yememeleri gerektiğine inanıyor. Müslümanlar günde beş vakit namaz kılıyor. Hristiyanlar içinse, bazı kurallar geçerli bazıları değil. İşte bu yüzden dinin insanlara doğruyla yanlışı ayırt etmede yardımcı olup olamayacağını sordum.

Ben dinin bir kurallar bütünü olarak nitelendirilebileceğine inanmıyorum. Biliyorum ki insanlar dine inanıyor ve yalnızca iman ediyorlar.

Hayatın anlamı nedir?

Hayatın anlamı öğrenmek, eğlenmek, hayat mucizesi üzerine farklı şeyler tecrübe etmektir. Ya da belki de hayatın bir ‘mucize’ olmadığı üzerine.

‘Mucize’ kelimesini dini bir içeriği olmadan yalnızca hayatın muhteşemliğini anlatmak için kullanmak uygun mu?

Bence evet.

Bir kaç yıl önce Noel Baba hakkındaki [gerçeği] keşfettin. Bu keşfin senin tüm inanç sistemine bir etkisi oldu mu?

Noel Baba’nın gerçek olmadığını 6 yaşındayken öğrendim. Yıkılmıştım çünkü eğer Noel Baba yoksa, size hediyeleri getiren kimdi? Ama en sonunda keşfediyorsunuz ki Noel Baba, paskalya tavşanı, diş perisi rollerini yapan anne ve babanız imiş.

Bu keşif senin Tanrı hakkında sorular sormana neden oldu mu?

Hayır. Noel Baba’yı öğrendiğimde üzerinde fazla durmamıştım aslında.





٭ çn. Maria Montessori tarafından geliştirilen özel bir eğitim tekniği



Saturday, November 12, 2011

Küresel İklim Krizi – güncel gelişmeler: 1

  1. Giriş


Kitlesel medyanın takdire şayan çabasıyla, küresel iklim değişimi tartışmalarının modası geçmiş kanısı yaratılıyor ve insanlık tarihinin en tehlikeli krizi örtbas ediliyor. Öte yandan biz, kaynayan suya atılan kurbağa deneyindeki kurbağa değiliz; çünkü bilim insanları tarafından sürekli olarak uyarılmaktayız. Out for Beyond ekibi olarak; sistematik olarak unutturulan küresel iklim krizi tartışmalarını gündemde tutmayı görevlerimizden biri sayıyoruz. Zira sadece geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde yayınlanan bilimsel araştırmalar bile; “kitleler”in gündeminden düşürülse de iklim değişiminin “doğa”nın gündeminde önemini koruduğunu gösteriyor.1

  1. Küresel iklim değişimi şiddetleniyor.

Environmental Research Letters'da yayınlanan bir makaleye göre; Güneybatı Çin buzullarındaki erime, binlerce ekosistemi tehdit ederken aynı zamanda ulaşım ve turizmi olumsuz etkileme riski taşıyor.
Journal of Climate'ta yayınlanan bir analiz; Cebelitarık'tan Ortadoğu'ya kadar tüm Akdeniz bölgesinde gözlemlenen kış kuraklıklarındaki sıklaşmanın ana sebebinin insan kaynaklı iklim değişimi olduğunu gösteriyor.
Bilim insanları elbette bilimsel şüpheciliği de elden bırakmıyorlar. Berkeley Earth tarafından yapılan bir araştırma; (bugüne kadar yapılmış tüm analizleri doğrulayacak şekilde) ortalama yüzey sıcaklıklarının 1950'lerden itibaren 1°C artmış olduğunu güçlü kanıtlarla bir kez daha gösteriyor. Hâlâ kürenin ısındığına (hem de hızla ısındığına) dair şüpheleriniz varsa okuduğunuz gazeteyi değiştirmenizi öneriyoruz.
Dünya sularında sıcaklık artışının, depolanmış karbonun serbest kalmasıyla sonuçlanacağı ve sera etkisini daha da arttıracağı önceden de öngörülüyordu. Nature Geoscience'ta yayınlanan bir makale; bu öngörüyü ABD'deki nehirler ve akıntılar için doğrudan ölçümlerle destekliyor. Gothenburg Üniversitesi'nde hazırlanan bir tez ise; benzer biçimde, Baltık Denizi'nin de artık hapsettiğinden daha fazla karbon salmakta olduğunu hesaplıyor.

Peki hiç mi iyi haber yok? Kararı okuyucuya bırakıyoruz: Science dergisinde yayınlanan bir araştırma, Avrupa'da bulunan Arabidopsis thaliana bitki türünün iklim değişimiyle baş edebilecek genetik esnekliğe sahip olabileceğini gösteriyor. Eğer bu haber size rahat bir soluk aldırmaya yettiyse, okumaya devam edin.

  1. Aymaz iyimserliğine yer yok.


Her araştırma, sonuçların sandığımızdan daha da tehlikeli olduğunu söylüyor. Veriler birikiyor ve her şey gözümüzün önünde gerçekleşiyor.
Canlıların küçülmekte olduğuyla başlayalım. Nature Climate Change'de yayınlanan bir araştırma; küresel ısınma sebebiyle, dünyanın dört bir yanından birçok türde, beden küçülmesi olduğunu gösterdi. İklim değişiminin bu beklenmedik sonuçları, birbirine hassas dengelerle bağlı birçok türü olumsuz etkileyecek ve biyoçeşitliliğe zarar verecek boyutlarda.*
 
The City College of New York'ta yapılan bir araştırma; Grönland'daki buz tabakasındaki yüksek sıcaklıklara bağlı aşırı erimenin, sıcaklık rekorları kırılmadan dahi kendini tetikleyen bir döngüye girebileceğini gösteriyor. Yani deniz seviyelerinde şiddetli bir artışı önlemek için küresel ortalama sıcaklığı eşik seviyesinin daha da altında tutmak zorundayız. Bir yandan da, Journal of Geophysical Research'te yayınlanan bir araştırma, Kuzey Buz Denizi'ndeki erimenin bugüne kadar hesaplananın 4 katı daha hızlı gerçekleştiğini hesaplıyor ve yüzyılın sonunda kuzeyde hiç buzul kalmayacağı sonucuna varıyor. Bu gidişatla ilgili (Geophysical Research Letters'da yayınlanan) bir başka araştırma, dünyanın öbür ucunda da durumun parlak olmadığını gösteriyor: Antarktika'daki Thwaites buzulunda önümüzdeki 20 yıl içerisinde daha da hızlı bir erime bekleniyor. Deniz seviyelerindeki artış meselesinin ciddiyeti; New York, Londra, Amsterdam gibi metropollerin ve neredeyse tüm Bangladeş'in sular altında kalmasından bahsedilmesinde gizli. Dahası, Niels Bohr Enstitüsü'nde yapılan bir araştırmaya göre; deniz seviyelerinde artış yüzyıllarca devam edecek. İklim bilimcilerin 2100 yılı öngörüsü; eski tas eski hamam devam edilirse 110 cm, ciddi önlemler alınırsa 60 cm artış hesaplıyor.
Belki de geçtiğimiz ayın en ürkütücü haberi, International Journal of Global Warming'de yayınlanan analiz. Makale, karbondioksit konsantrasyonundaki artışın Dünya termal sistemine etkisinin 50 yıl gecikmeli olarak deneyimlendiğini iddia ediyor. Geçmişte başka çalışmalarda da ifade edilen bu iddiaya göre şu anda gözlemlediğimiz değişimler, 1960'lardaki salımların sonucu. 1960'lardaki salımların bugünkünün yarısı kadar olduğunu fark etmek, birkaç gece kabuslarla uyanmanıza yetecektir.

  1. Daha acil ve daha radikal önlemler gerekiyor.


British Medical Journal'ın evsahipliğinde düzenlenen bir toplantının sonuç bildirgesinde bilim insanları; iklim değişiminin sağlık ve güvenlik konularında yaratabileceği tehditlere dikkat çekerken, ulusal, küresel ve endüstriyel önlemler alınması gerektiğini vurguluyorlar.
 
Science dergisinde yayınlanan bir makalede; bilim insanları, hükümetleri, iklim değişimi kaynaklı göçlerle ilgili kapsamlı planlar yapmaya çağırıyorlar ve kitlesel göç yönetiminin beyin cerrahisi kadar karmaşık bir doğası olduğuna işaret ediyorlar. Ayrıca, ekolojik tolerans sınırı olan 2°C'nin altında bir sıcaklık artışını hedefliyorsak, hızla sıfır-karbon ekonomisine geçiş yapmamız gerekiyor: Nature Climate Change dergisinde yayınlanan kapsamlı bir değerlendirme; şimdiki hedeflerden çok daha iddialı önlemlerin içinde bulunduğumuz on yıl içerisinde alınması gerektiğini gösteriyor.

Öte yandan, yine Nature Climate Change'de yayınlanan başka bir araştırma; ABD Oregon'daki biyokütle kullanımının, karbon salımlarını azaltmak bir yana, idealize edilmiş optimum şartlarda dahi %14'lük bir salım artışına sebep olduğunu gösteriyor. Malumun ilanı ama tekrar edelim: İklim değişimi, enerji politikalarında yapılacak sektörel tercihlerle durdurulamıyor, durdurulamaz.

Dünyanın neredeyse tüm yöneticileri, sarhoş bir sürücünün şarkılar türküler söyleyerek arabayı hızla şarampole yuvarlaması gibi, insanlığı yok oluşa sürüklüyorlar. “Öpüjem abijim”vari bir tepkiyle, bugünküne denk küresel ısınma dönemlerinin2 eskiden de gerçekleşmiş olduğunu söylediklerinde ise – uzatmadan söyleyelim – yanılıyorlar: Lund Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma; geçmiş 20 bin yıl içerisinde hem kuzey hem de güney yarımkürede eşzamanlı ısınma gerçekleşmemiş olduğunu gösterdi. Bu araştırmanın iki yönünü özellikle vurgulamak lazım: Birincisi; 20 bin yıl, yani son buzullar arası dönem, (Dünya'nın sera gazları etkisi olmaksızın yörüngesel hareketleri dolayısıyla ısındığı bir dönem olması bakımından) günümüzde sera gazlarının ısınmaya etkisinin ne kadar olduğunun kıyaslanabileceği en uygun dönem olduğu için çok önemli bir referans oluşturuyor.3 İkinci olarak; araştırma, bugün gerçekleşen iklim değişimin insan kaynaklı olduğuna yönelik güçlü delillere (ve ayrıca, televizyon tartışma programlarında görmezden gelinecek çalışmalara) bir yenisini ekliyor.
Bu noktada başa dönüp hatırlatalım; bu metinde geçen tüm veriler, sadece Ekim ayı içerisinde yayınlanan araştırmalara dayanıyor. Dünya alarm veriyor, üstelik ısrarla ve şiddetle alarm veriyor. Daha önemlisi, insanlık olarak, bu alarmın farkına varmamızı sağlayacak araçlara sahibiz. Ama daha da önemlisi, bu gidişata dur dememizi sağlayacak örgütleri oluşturacak mıyız? Türkiye'de HES ve termik santral karşıtı hareketler doğrudan, 350.org gibi küresel ağlar ise dolaylı olarak sermayenin kâr hırsına karşı antikapitalist bir ağırlık oluşturuyorlar. Bu öznelerin ve bu gidişattan rahatsız olan herkesin; iktidarı hedefleyen bütünlüklü bir devrimci programı gündemlerine almasının zamanı geldi de geçiyor.


1 Bu derlemedeki haberler için ana referansımız, hakemli bilimsel dergilerde yayınlanan çalışmaları kamuyla paylaşmayı amaçlayan popüler bilim sitesi Science Daily'dir. Güncel bilim haberlerini takip etmek isteyenlere, göz atmalarını tavsiye ederiz.
2 Küresel ısınma ve soğuma evreleri tabii ki geçmişte de gerçekleşti. Günümüzde “küresel ısınma” diye bir sorun tanımlanmasının sebebi; hız, yoğunluk ve ekolojik sistemler üzerindeki basınç bakımından doğanın tarihinde görülmemiş bir ısınma yaşanıyor olmasıdır.
3 Bu dönemi diğer buzullar arası dönemlerden farklı kılan günümüze en yakın buzullar arası dönem olması dolayısıyla verilerimizin daha detaylı ve güvenilir olmasıdır.


* Güncelleme: Öte yandan, Kasım ayında Global Climate Biology'de yayınlanan, 40 yıllık bir dönemi ve 33 bin kuşu kapsayan bir araştırma; Kaliforniya'daki kuşların boyutlarında büyüme tespit etti. Araştırmacılar, bunu, küresel ısınmanın, çeşitli coğrafi şartlarda farklı değişikliklere yol açabileceği şeklinde yorumladılar.