Friday, March 15, 2013

Küresel iklim krizi – güncel gelişmeler 5




Out for Beyond olarak, küresel iklim değişimini düzenli olarak hatırlatmayı ve güncel gelişmeleri sizlerle paylaşmayı görevlerimiz arasında sayıyoruz. Bu yazıda, geçmiş yazılarda izlediğimizden biraz farklı bir yöntem izleyeceğiz.

Her anormal meteorolojik olayın küresel ısınmaya bağlandığı ve böylece ironik bir şekilde küresel ısınmanın bir sorun olmaktan çıkıp soyut bir günah keçisine dönüştüğü bir dönem yaşıyoruz. Her sıcak gün küresel ısınmayı hatırlıyor, her soğuk gün küresel ısınmayı “sorguluyoruz”. Bunun önemli sebeplerinden biri, küresel iklim değişimi hakkındaki bilgi kirliliği. Bu yazıyla, küresel iklim değişiminin bazı temel öğelerini açıklamayı amaçlıyoruz.

Öte yandan, metnin başlığında “güncel gelişmeler” yazıyor. Bu bakımdan yazı standart veriler ve olgulardan çok geçtiğimiz yılın Ağustos-Kasım aylarında hakemli dergilerde yayınlanan bilimsel makalelere referans verecek.1 Böylece bundan onlarca yıl önce kapsamlı biçimde ortaya atılan bir bilimsel teoriyi güncelliği içerisinde işleyeceğiz.2


  1. Küresel iklim değişiminin sonuçları

a. Mercan kayalıkları yok oluyor.

İklim değişimi anlatılırken sıklıkla başvurulan bir benzetme var. Madenciler maden ocaklarına girerken yanlarında kanarya götürürler. Kanaryalar havadaki gazlara karşı çok hassastırlar. Çalışma sırasında kanaryaların bayıldıklarını gören madenciler, kendileri fark etmeden zehirli gaz seviyesinin çok yükselmiş olduğu sonucuna varırlar ve madeni terk ederler.

Deniz sıcaklıklarının artmasıyla mercanlar arasında da benzer bir ilişki var. Okyanusların yağmur ormanları olarak anılan mercan kayalıkları, toplam deniz canlılarının dörtte birine evsahipliği yapıyorlar. Mercanların maden ocaklarındaki kanaryalarla benzerlikleri, mercan kayalıkları ekosistemlerinin sıcaklık değişikliklerine karşı çok hassas olmalarından geliyor. Planktonlarla karmaşık bir simbiyotik ilişki içinde yaşayan mercan kayalıkları, beyazlaşma (yani planktonlarını kaybetme) ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.3 Öyle ki, simbiyotik alglerin çokluğu da ciddi bir sorun oluşturabiliyor.

Mercan kayalıklarının yoğun olarak bulundukları iki yer var: Karayipler ve Güneydoğu Asya ile Avustralya'nın kuzeyi.


Avustralya'nın kuzeyinde yer alan Büyük Set Resifi'nde su yüzeyinde büyük değişimler gözlemlendi, buradaki mercanların yarısının son 27 yılda yok olduğu tespit edildi. Karayip mercan kayalıkları da yıkımın eşiğinde; artan sıcaklıklar mercanlardaki hastalıkları arttırıyor. Yakın zamanda yayınlanan bir araştırma, mercan kayalıklarının büyük çoğunluğunun küresel ısınma sebebiyle risk altında olduklarını gösteriyor.4


b. Türler ortadan kalkıyor.

İklim değişiminin kendisi değil hızı, bu yıkımdaki belirleyici etken. Art arda kırılan rekorlardan sonra, en son verilere göre 2012 gezegen tarihindeki gelmiş geçmiş en sıcak 9.yıl olurken atmosferdeki karbondioksit miktarı da 2011'de rekor seviyeye ulaştı. (Bunların yanında ABD, Norveç'in kuzeyi ve ayrıca ABD'nin kuzeydoğusu 2012'de sıcaklık rekorlarına sahne oldu.)

Küresel ısınmanın tüm canlılar üzerinde farklı etkileri oluyor, bu da doğal döngülerin kırılmasına yol açıyor. Norveç'te büyüme sezonu uzayıp sıcaklıklar artarken, İngiltere'de kelebek populasyonları aşırı kuraklık sebebiyle tehdit altında. Benzer şekilde ABD Massachusetts'de kelebekler kuzeye ilerliyorlar. Sıcaklıklar arttıkça balık boyutları küçülürken, Antarktika'da miğferli penguenlerin çiftleşme oranları düşüyor.

İberya'da alabalık neslinin yüzyıl içinde tükeneceği öngörülüyor. Karayipler'de sardalya miktarındaki azalma iklim değişimiyle ilişkilendiriliyor. Türlerin yok olması doğayı iklim değişimine daha duyarlı hale getiriyor. Araştırmalar, türlerin hangi şartlarda göç ettiklerini inceliyor.

Sonuç olarak, iklim değişiminin hızına bazı canlılar uyum sağlayabilirken bazıları sağlayamıyor, ancak uyum sağlayanların yaşamı da (örneğin besin zincirinde) çoğunlukla, uyum sağlayamamış olanların da varlığına bağlı oluyor.


c. Meteorolojik felaketler çağına giriyoruz.

Sıcaklığının artması havanın nem tutma kapasitesini arttırıyor. Bu da, diğer meteorolojik ve coğrafi etkenlerle birleşerek sel, tayfun, fırtına vb. afetlere yol açıyor. Böylece iklim değişimi, su baskınlarını arttırıyor.

Güney Yarımküre'nin en büyük yağış bandı küresel ısınma sebebiyle aşırı derecede kayıyor, Walker döngüsündeki değişimlerle Hint-Pasifik bölgesi iklimi El-Niño benzeri bir duruma geçiyor. İngiltere'nin daha yoğun yağışların yaşanacağı bir iklime geçtiği hesaplanıyor. Tropik kasırgalar geçmişe oranla daha çok yaşanıyor.

Tabii bu sonuçların da sonuçları var: Isaac fırtınası Haiti ve Dominik’te 14 bin kişiyi yerinden ederken, ABD'nin Louisiana eyaletinde 3 bin kişi tahliye edildi. Geçtiğimiz Ağustos ayında yaşanan su baskınları Filipinler'de bir milyondan fazla insanı etkilerken seller Nijerya’da iki milyon insanı yerinden etti. Çin'de Bolaven tayfunu son 60 yılın en şiddetlilerinden biri olurken Ekim ayında Pakistan’da yaşanan sellerde 422 kişi öldü.

Dahası, aşırı hava olaylarının yoksulları daha fazla etkilediği gözleniyor. Sri Lanka ardışık olarak gelen kuraklık ve sellerle boğuşurken iklim mültecileri meselesi geleceğin en büyük toplumsal sorunlarından biri olarak görülüyor.

Bugün bu afetlere hala “doğal afetler” demek son derece iki yüzlü bir tutum. Örneğin Bill McKibben fırtınalara fosil yakıt şirketlerinin ismini vermemizi öneriyor.

Sadece yağışlar değil mesele, aşırı sıcakları da unutmamalıyız, üstelik yaz sıcaklıkları artmaya devam ediyor. Sıcaklık artışları en çok yoksul ülkeleri etkiliyorsa da, diğer ülkeler de süreçten muaf değiller: ABD'de Teksas eyaleti geçen yaz yüzyılın en büyük kuraklığını yaşadı.

La Niña kasırgasının güçlenmesinin dolaylı sonuçlarından biri de deniz seviyesini dalgalandırması. Kasırgadan hemen önce deniz seviyelerinde düşüş gözlemlenirken, bu düşüş kasırgayla beraber hızla dengeleniyor. Bu da deniz seviyelerindeki artışa ve buzullardaki erimelere göz atmamızı gerektiriyor. Ama burada artık sonuçlardan bahsetmek yetersiz kalıyor. Sebeplere dönüşen sonuçlardan bahsetmek daha doğru olacak.


  1. Küresel iklim değişiminin sebeplerine dönüşen sonuçları


a. Küre ısınıyor. Buzullar eriyor. Deniz seviyesi yükseliyor. Küre ısınıyor.

Altbaşlığın kendisi aslında yeterince açıklayıcı. Biz yine de netleştirelim.

Küresel sıcaklıkların artışı, kutuplardaki buzulların erimesine yol açıyor. Kuzey Kutbu'ndaki erime 15 yıldır dikkatle takip ediliyor. Kuzey Buz Denizi'ndeki buz kütlesi 16 Eylül 2012'de, uyduyla gözlemlenen en küçük boyutuna ulaştı. World Wildlife Fund'dan Clive Tesar'ın dediği gibi, “Buzullarda en düşük seviye rekoru kırmak normal bir şey haline geldi.” Üstelik erimenin kutup bilimcilerin tahmin etmiş olduğundan çok daha hızlı gerçekleştiği gözleniyor.

Nitekim son yıllarda hem Grönland hem de Antarktika'daki buzullar çok daha hızlı eriyorlar. Son 20 yılda 4 trilyon ton buz kaybettiler. (Bu süreci, Guardian gazetesinin hazırladığı interaktif haritalarda inceleyebilirsiniz: Antarktika 1980'den bugüne ve Grönland 1960'dan bugüne)5 Grönland'ın kuzeyindeki buzullar ısınmaya karşı hassaslar. Grönland buz kütlesinin tamamının erimesi bölgenin tüm coğrafyasını değiştirecek ve deniz seviyelerini 7 metre yükseltecektir.

Eğer sıcaklık artışı durdurulamazsa buzullardaki erimelerin6 ve böylece deniz seviyesinde yükselmenin binlerce yıl süreceği öngörülüyor. Buzullardaki ısınmayla deniz seviyeleri arasındaki etkileşimin gayet hızlı gerçekleştiği biliniyor.

Öte yandan eriyenler sadece buzulllar değil. Aynı zamanda ve daha tehlikeli olarak, dağ buzulları ve permafrostlar (donmuş toprak) da eriyorlar. Himalayalar'ın bazı bölgelerinde buzulların çekilmesi ivmelenirken, Alpler'de buzulların yerini göller alıyor. Dağ buzullarının da deniz seviyelerindeki artışa katkısı olduğu, son yüz yılda 11 cm artışa sebep olduğu hesaplanıyor.

Bu erimelerin birçok sonucu var.

Her şeyden önce, deniz seviyelerindeki artış IPCC (Hükümetler arası İklim Değişimi Paneli) tarafından hesaplanandan yüzde 60 daha hızlı gerçekleşiyor. Bu artış, Karayipler'de birçok yarasa türünün yok olmasına sebep olduğu gibi, ABD'nin başkenti Washington'ı da etkileyecek. Üstelik deniz seviyesindeki artışa bağlı olarak kıyı hattında yaşanan erozyonların geçmişte hesaplanandan daha yüksek olduğu belirtiliyor.

İkinci olarak, Kuzey Kutbu'nda yağışların artmasının küresel iklim değişimini de etkileyeceği öngörülüyor.

Eriyen buzulların yerini okyanuslar alıyor. Buzullara kıyasla güneş ışınlarını daha çok emen okyanuslar ısıyı hapsediyor, böylece sıcaklığın daha da artmasına yol açıyor. Okyanuslar, kelimenin tam anlamıyla, ısındıkça ısınıyor.

Permafrost erimesinin konumuzla alakalı başka bir sonucu daha var: Eriyen donmuş toprak çok ciddi oranda sera gazını serbest bırakıyor. Kuzey Kutbu'nda bu şekilde 850 milyar ton karbon salınabileceği hesaplanıyor. Sibirya'da önceden hesaplananın 10 katı karbondioksit salındığı ölçülüyor. Üstelik dağ buzullarında karbondioksitin varlığında daha fazla çatlak gerçekleşiyor. Yani süreç çift yönlü olarak kendini besliyor.


b. Ekosistemler çöküyor.

Mercanlar alarm verirken diğer ekosistemler de hasar görüyorlar. Örnekler o kadar çeşitli ki, hepsini tek tek incelemek bu metni iki katına çıkaracak. Kısaca, güncel araştırmaların, küresel iklim değişiminin bir orman ekosistemini topyekün etkileyebileceğini belirttiklerini (örneğin Kuzey Amerika'da bu etkinin somut olarak ölçüldüğünü), Hindistan'da yaz muson yağmurlarının, tropik ekosistemlerin, Baltık Denizi'nin, Pasifik ekosistemlerinin, Batı Amazon ikliminin ve Avustralya okyanuslarının hasar görmekte olduklarının belgelendiğini söylemekle yetinelim.

Doğal ekosistemler hali hazırda insan kaynaklı sera gazı salımlarının yarısını emiyorlar. Bunu ortadan kaldırıyor olmak iklim değişiminin sadece sonucu değil aynı zamanda sebebi sayılabilir.

Ayrıca, kıyı ekosistemlerinin çökmesi sera gazı salımına yol açıyor.



  1. Bizi neler bekliyor?

Herhangi bir sorunla karşılaştığımızda önümüzde iki seçenek oluyor. Bununla ilgili bir şey yapmamak, ya da harekete geçmek.

Görünen o ki, şimdiye kadar yapılmış öngörülerde kötü senaryolara daha yakınız. İklim değişiminin, kimi modellerin öngördüğünden çok daha yıkıcı sonuçları olacağı tahmin ediliyor. O kadar gözümüzün önünde ki, iklim değişimini görmezden gelmek imkansızlaşıyor. Hele ki hala dünya genelinde 1000'den fazla kömür santrali projesi varken, öfkelenmemek elde değil.

İklim kriziyle beraber mücadele ve bu mücadeleye uygulanan baskı artıyor. Her geçen gün, dünyanın başka bir yerinden mücadele haberleri geliyor. Bunların bir kısmını aktivistlerin uğradıkları şiddet ve baskı haberleri (örneğin Batı Virginia / ABD, Meksika, Şili, Costa Rica, Kolombiya) oluşturuyor, diğer kısmını ise direniş ve zafer haberleri (örneğin Teksas / ABD, Honduras, İngiltere, Avustralya, Chicago / ABD, Kanada, Meksika ve Filipinler) teşkil ediyor.

Küresel iklim değişimi, gezegenin en acil sorunlarından biri. Bu yüzden daima akılda ve gündemde tutulması gerekiyor.





1Bu metin toplamda 130 makale ve haberden yararlanarak hazırlandı. Son ayları da içermek metnin hacmini çok arttıracağı için bunu ayrı bir yazıda yapacağız.
2Geçtiğimiz aylarda, küresel iklim değişiminin temellerini açıklamak üzere Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Prof. Dr. Levent Kurnaz “İklim Değişiminin Temelleri” başlıklı bir sunumlar dizisi hazırladı. Bu değerli kaynağa ulaşmak için tıklayın.
3Anlaşılan o ki, daha çeşitli alglerle yaşayabilmek değişikliklere daha dayanıklı olmayı gerektirmiyor. Aksine, daha esnek mercanlar çevresel müdahalelere karşı daha hassas olabiliyorlar.
4Bazı bilim insanları, mercan kayalıklarındaki gidişatın tersine çevrilebileceğini söylüyorlar. Bunun için küresel ısınmanın durdurulmasının yanı sıra mercan ekosistemlerinin yeniden canlandırılmaları için yöntemler öneriyorlar.
5Burada bir parantez açalım. Son ölçümler, Antarktika'nın bazı bölgelerinde su yüzeyindeki buzulların artmakta olduğunu gösterdi. Bunun deniz seviyeleriyle doğrudan ilgisi yok (bkz. Bir sonraki not) ama yine de şaşırtıcı bir veri. Yapılan araştırmalar, küresel iklim değişiminin rüzgar döngülerini de etkilediğini ve böylece bazı bölgelerde buzulların oranında küçük bir artış olduğunu ortaya koydu. Parantezi kapatıyoruz.
6Fizik kanunları gereği, su yüzeyindeki buzulların erimesi deniz seviyesini yükseltmez. Deniz seviyesini yükselten, kara üzerindeki buzulların erimesidir. Ancak şu da var: Su yüzeyindeki buzullar kara buzullarını çevreliyorlar. Onların ortadan kalkmasıyla kara buzulları okyanusla karşı karşıya geliyorlar ve enerji alışverişiyle erimeye başlıyorlar.


2 comments:

  1. Merhaba,
    Elinize saglik, son derece detayli ve kapsamli bir makale olmus. Hali hazirda Ingilizce versiyonu var mi, yoksa ben cevirmeyi deneyeyim mi? Hic ceviri tecrubem yok ve bu konu hakkinda kelime haznem de oldukca kisitli ama deneyebilirim, hic yoktan iyidir :)
    Iyi calismalar.

    ReplyDelete
  2. Merhaba,

    Metni sıfırdan Türkçe olarak yazmıştık, o yüzden İngilizce versiyonu yok. Ama olsa harika olurdu elbette. :)

    Çevirmeyi denersen çok mutlu oluruz. Serbestçe çevirmekten, kısaltmaktan vb. çekinme. ;) ege.m.diren@gmail.com adresine yollayabilirsin sonrasında, beraberce göz atarız metne.

    Not: Referansların büyük çoğunluğu hali hazırda İngilizce olduğu için sözcük dağarcığı açısından kolaylık sağlayabilir belki.

    ReplyDelete